Her birey uzun ve sağlıklı bir yaşam sürmeyi ister. Ancak hızlı tüketme alışkanlığı, yüksek yağlı ve basit şekerli besin tercihlerindeki artış, işlenmiş ve hazır gıda tüketimine yönelme, meyve-sebze ve tam tahıllı gıda tüketiminde azalma gibi değişen yaşam şartları, bireyleri artan sağlık riskleriyle karşı karşıya bırakmaktadır.
Sağlıklı beslenme, fiziksel aktivitenin arttırılması ve ideal vücut ağırlığının korunması ile yaşam tarzı değişikliği sağlanması; beslenme yetersizliklerinin yanı sıra obezite, diyabet, hipertansiyon, kalp hastalığı, kanser gibi sağlığı tehdit eden kronik hastalıklara yakalanma riskini azaltır, genel sağlık durumunu iyileştirir.
Sağlıklı yaşam için, sağlıklı bir kiloya sahip olmak önemlidir. Yetişkin bireylerin kişiye göre değişen, boy uzunluğuna uygun vücut ağırlığının belirlenmesinde Beden Kütle İndeksi (BKİ) ölçümü kullanılmaktadır. BKİ, bireyin vücut ağırlığının (kg), boy uzunluğunun (m cinsinden) karesine (BKI=kg/m2) bölünmesiyle elde edilen bir değerdir.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) nün BKİ sınıflandırmasında,
BKI 18.5 in altında olanlar “Düşük Kilolu”,
18.5-24.9 arasında olanlar “Normal Kilolu”,
25.0-29.9 arasında olanlar “Fazla Kilolu”,
30.0 üzeri olanları “Yüksek Kilolu-Obez” olarak tanımlanmıştır.
BKİ 18.5 in altında olan “Düşük Kilolu” bireylerin sağlık riski düşük görünsede, malnütrisyonun(yetersiz beslenme) eklem ve kemik hastalıkları gibi akut ve kronik hastalıkların gelişmesine, bağışıklık sisteminin düşmesine ve bazı yeme bozukluklarına sebep olduğu bilinmektedir.
BKİ 24.9 un üzerinde olan “Fazla Kilolu” ve “Yüksek Kilolu-Obez” bireyler yüksek sağlık riski taşımaktadır. Ülkemizde önemli bir sağlık sorunu olan obezitenin görülme sıklığı zamanla artmaya devam etmektedir.
Obezite; vücut sistemleri (endokrin sistem, kardiyovasküler sistem, solunum sistemi, gastrointestinal sistem, deri, genitoüriner sistem, kas iskelet sistemi) ve psikososyal durum üzerinde yarattığı olumsuz etkilerden dolayı pek çok sağlık problemlerine neden olmaktadır. Obezite, insülin direnci, karaciğer yağlanması, uyku apnesi, diyabet, hipertansiyon, kalp hastalığı, inme-felç, metabolik sendrom, böbrek hastalığı, bazı kanser türleri, kemik-eklem hastalıkları, gebelik komplikasyonları, ruhsal sorunlar, yeme bozuklukları gibi bir çok hastalığı beraberinde getirir. Ayrıca obezite bu hastalıklara bağlı diğer yandaş hastalıkların oluşumunu(morbidite) ve bu hastalıklara bağlı ölümleri(mortalite) artırmakla doğrudan ilişkilidir.
“Fazla Kilolu” ve “Yüksek Kilolu-Obez” bireylerin ılımlı düzeyde kilo vermesi kronik hastalıklara yönelik sağlık risklerin azaltılmasını sağlar. Örneğin, toplam vücut ağırlığının %5‐10’u düzeyinde kilo verilmesi ile kan basıncı, kan kolesterolü ve kan şekeri düzeylerinde iyileşme gibi sağlık yararları ortaya çıkar.
Çocuk ve adölesanlarda gelişen yanlış beslenme alışkanlıkları, düşük kilolu beden algısı ya da çocukluk ve ergenlik obezitesi de büyüme, gelişme ve sağlık açısından büyük risk taşır. Çocuk ve adölesanlarda büyüme-gelişme ve ideal kilonun takibi için bireysel düzeyde persentil değerleri ya da DSÖ tarafından belirlenen büyüme referans değerleri kullanılmaktadır.
Bu değerlere göre;
5 yaşın altındaki çocuklarda fazla kiloluluk >97. yüzdelik (persentil), obezite ise >99.yüzdelik olarak tanımlanmaktadır.
5-19 yaş grubundaki çocuklar ve adölesanlarda ise fazla kiloluluk >85.yüzdeliğin üzeri, obezite ise >97.yüzdeliğin üzeri olarak tanımlanmaktadır.
Malnütrisyon(yetersiz beslenme) ve obezite bir hastalıktır ve mutlaka tedavi edilmelidir. Obeziteden korunma, çocukluk çağında başlamalıdır. Çocuk ve adölesan döneminde oluşan obezite, yetişkinlik dönemi obezitesi için zemin hazırlamaktadır. Çocukluk çağında gelişen beslenme sorunları önemsenmeli ve mutlaka uzman kontrolünde takip edilmelidir.
Obezite tedavisi, bireyin kararlılığı ve etkin olarak katılımını gerektiren, tedavisi zorunlu, uzun ve süreklilik arz eden bir süreçtir. Obezite tedavisi, uzman kontrolünde bireye özgü olarak,
Tıbbi Beslenme (Diyet) Tedavisi,
Egzersiz Tedavisi,
Davranış değişikliği tedavisi ,
Farmakolojik tedavi,
Cerrahi tedavi yöntemleri ile gerçekleştirilmektedir.
Sağlık risklerini azaltmada en önemli faktörlerden olan Sağlıklı Beslenme Alışkanlığının yaşam boyu sürdürülmesi gerekir.
–Günlük alınan ve harcanan enerji dengesinin sağlanması,
–Kısa süreli diyet uygulamaları yerine sürdürülebilir beslenme alışkanlığının benimsenmesi
-Yeterli sıvı ve protein alımı,
-Taze sebze-meyve ve tam tahılların günlük olarak yeterli miktarlarda tüketimi,
-Doymamış yağ kaynakları ve yağlı tohum tüketiminin sağlanması ile
-Yüksek tuz, yağ ve rafine şeker içeren yiyecek tüketiminin azaltılarak sağlıklı öğünlerin planlaması sağlık risklerini azaltır.
*Obezite tedavisinin en önemli amacı, yaşam tarzı değişiklikleri sağlayarak, hayat boyu ideal kiloyu korumak ve sağlıklı yaşam tarzını benimsemeyi başarmaktır.
İdeal kiloya ulaşmayı hedefleyen bireyler, mutlaka hekim, diyetisyen, psikolog ve fizyoterapist ile multidisipliner yaklaşımla değerlendirilmelidir. Ayrıca bu bireyler fiziksel, ruhsal, bedensel sağlığı için sağlıklı beslenme alışkanlığı kazanmalı, fiziksel aktivitelerini artırmalı ve ideal vücut ağırlığını koruyarak sağlıklı bir yaşam sürmeyi ve yaşam kalitelerini arttırmayı hedeflemelidirler.
DİYETİSYEN HANDE GÜNGÖR